Sayfalar

29 Şubat 2012 Çarşamba

NASIL DÜŞÜNÜYORUZ


      Düşünmenin başlayabilmesi için, bir uyarıcı yeterlidir, düşünme başladığında,  bilincimizde karar verme sürecine kadar beyinde onlarca yer, taranır ve bir sonuca ulaşılır. Sonuç sonrasında, ilerisi için tahmin (yordama) yapılır ve karar verilir.
      Verdiğimiz karar, bizim düşüncemizdir.

Bilinç ve Düşünme Merkezi

      İnsanoğlu kendisi ile ilgili soru sormaya başladığı andan itibaren, düşüncenin nerede oluştuğunu sorgulamıştır.
      Bu binlerce yıllık bir serüvendir.
      Yıllar öncesinde, tespitleri olanlar, bilinmeyene cevap bulanlar, düşüncelerini paylaşmışlardır. Söyledikleri, taraftar toplayınca, daha geniş kitleler önünde açıklamalar yapmışlardır. Bu dönemin şartlarına uygun, otoriteyi rahatsız etmeyecek, herkesin anlayabileceği cevaplar kabullenilmiş ve sorulan sorular bir kabul edişe bağlı kalmak üzere cevaplandırılmıştır. Yapılan açıklamalardan hepsi gündemde yer almamıştır.
      Taraftar toplayamamış olanlar silinmiş, ancak konu ile ilgili olmayan fakat o dönemde güçlü ve etkin kişi ve kuruluşların kabul etmesi veya ilgi göstermesi ile gündemde kalmış olanlar tercih edilerek kullanılmıştır.
      Belki de bu gün söylenen düşünceler, yıllar öncesinde ortaya atılmış, ancak taraftar toplayamadığından unutulmuş eski düşüncelerdir.
      Gerçeğe çok yakın tespitleri olan bir çok araştırmacının tezlerinin tozlu raflarda kalması, insanoğlunun farkındalığı ile ilgilidir.
      Ne yazık ki, döneminin etkin güçlerinin harekete geçmemesi ile doğrudan daha uzak araştırmacıların tespitleri doğru olarak kabullenilmiştir.
      Radikallerin durmak bilmeyen daha net cevap bulma arayışları ile, normal olmayan insanlar ve çeşitli hayvanlar üzerinde, özellikle beyin üzerinde patolojik araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalarda yüzlerce, binlerce hayvan beyni kesilerek incelenmiş, deneyler yapılmış, davranışlarındaki değişmelere göre kararlar verilmiş ve yapılan tespitler açıklanmıştır.
      Toplumla paylaşmalar, bilinmeyene cevap bulmanın zorunluluğu ile gerçekleşmektedir, Yapılan bilgilendirmeler, bu konuda araştırma yapmayan, düşünmeyen insanları dönemsel olarak rahatlatmaktadır.
     Düşünce merkezi beyin kabul edilmiştir. Akıl ve duygu ayırımının yapıldığı dönemlerde kalp işin içine sokulmuş, ancak yine de her şeyin geçtiği yer, beyin kabul edilmiştir. Okuma yazması olmayan bir kişi de, düşünme işinin gerçekleştiği yer olarak aynı organı göstermektedir. Bizi bu düşünceye sevk eden beynimizdir.
       Nasıl ki kalbimizin, akciğerlerimizin, midemizin yerini bu organlarımız çalışmaları sırasında bize fark ettirir, beynimizde çalışmasını bize fark ettirir. Ensemizin üstü ile kulaklarımızın ve gözlerimizin üzerinden geçen çizginin sınırladığı alanın üstünü, düşüncenin üretildiği bir bölge olarak fark ederiz. Bu tahmin etme, varsayma değil, fark etmedir. Fark ettiren de beyindir. Onun orada olduğunu fark ederiz.
      Bilincin beyin içindeki yeri için, farklı görüşler vardır. Bu görüşler içinde ağırlıklı olan, bilincimizi oluşturan şeyin bağ sistemi olduğudur. Bağ, her bir nokta ile haberleşmeyi sağlamaktadır, anlık hareketlenmeler yaratılmaktadır. Günümüzde de sıvı ve etten oluşmuş bu organın, bilinç oluşturma işlevi büyük bir muammadır.

“Beynimiz Bizi Haklı Çıkarmaya Programlanmıştır.”
      Beyin vücuda verdiği talimatlarla, bizim istediğimizi destekler.
        Oluşacak bir hayalin üç boyutlu görüntüsünü, tüm diğer unsurları ile beynin bulunduğu bölgede canlandırırız. Canlandırdığımız şeye inanırız (kabul etmek istemeye meylimiz yüksektir) İnandığımız şeye göre, beyin vücut içinde ayarlamalar yapar, yani talimatlar verir. Bu talimatlara göre, vücut tüm organları ile uygunluk sağlar.
      Örneğin, korku filmi seyrederken, filmin gerçek olmadığını bilmemize rağmen, beyin tarafından verilen talimat sonucunda, üretilen hormonların etkisi ile göz bebeklerimiz büyür, dilimiz kurur, derimizdeki tüyler diklenir, kalbimiz hızlı atar, soluk alıp vermemiz hızlanır ve  terleriz. Bu, bir dizi sistemin tetiklenmesi sonucunda gerçekleşir.

İçsel Nedenle Düşünme

      Düşünme nedeni, vücudumuzun içindeki bir yer ile ilgili olan düşünmelerdir. Beynimizde yer alan, herhangi bir şeyin içsel nedenle tetiklenmesi ile oluşan düşüncelerdir. Örneğin, hayal kurmayı istemek ve hayal kurmak.
       Basit, bileşik, fonksiyonel özellikte olabilirler. Yaratıcılık, psikoloji, motive olmak içsel nedenle düşünme ile ilgilidir.

Dışsal Nedenle Düşünme

      Düşünme nedeni, dış uyarıcılardır. Duyu organlarından biri veya bir kaçının uyarılması ile oluşan düşünceler, buna örnek verilebilir. Duygusal içerikli bir film seyreden kişinin duygulanıp ağlaması, duyu organlarından alınan uyarılara, gerçek olup olmadığına bakılmaksızın, uyum sağlama meylini göstermektedir. Burada filmin sanatçılarının rollerini iyi yapması önemli değildir. Olay gerçek olmamasına rağmen, beynimizin kısa bir süre için de olsa buna inanmasıdır. Bir başka önemli nokta, sanatçıların rol yaparken gerçeğinde olduğu gibi yaşamalarının, dışarıdan gözleyen bir kişiyi kandırabilmiş olmasıdır.
      İnsanlar hızla karar vermeye programlanmışlardır.
      İnsanlar, numara ile gerçeği karşısında, benzer biçimde düşünüp, karar verebiliyorlar. O halde, “Doğru Karar” sürecinde, ötelemenin nasıl yapılacağı öğrenilmelidir.
      Film seyrederken film karesinde görülmeyen stüdyoyu eşzamanlı zihnimizde canlandırabiliyor muyuz?
       Bilinçli olduğunu bildiğimiz insanın, bir filmin gerçek olmadığını bilmesine rağmen, gerçek gibi algılayıp, duygulanmasının nedeni ne olabilir?
      Düşünmeler, hangi nedene bağlı olursa olsun,  bir davranışı tetikliyorlarsa, karar verme sürecini uzatmak (öteleme), bu süre içinde, bağıntı sayısını arttırmak, ilişki sayısını arttırmak, verilen kararın kalitesini (çeşitli platformlarda) doğruluğunu arttıracaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder