BEYİN
BEYNİN GELİŞİMİ
BEYNİN ÇALIŞMASI
“ İnsandan beyni çıkartırsanız, geri kalanı hiçbir şeydir…”
“ Bütün organlar, en son noktasına kadar kullanılır, bir beyin hariç…”
BEYNİN GELİŞİMİ
İnsanlar kendi vücutlarının göremedikleri iç sistematiğine çok uzak durduklarından, neredeyse kendi vücutlarına yabancıdırlar. Vücut kendi içinde mükemmel bir dengeler sistemine sahiptir. Her organ kendi görevini yapar. Birbirlerinden emir almazlar ancak, birbirleri ile mükemmel bir uyum gösterirler. Öncelikleri daha önce çizilmiş bir kurala uyarlar. Bu sistemin organizatörü, beyindir. Beynin fizyolojisi, açıklanabilir bir noktaya ulaşmıştır. Tıbbi müdahaleler üst boyutta yapılmaktadır. Ancak, beyin bilinmezlerle doludur. Özellikle, öğrenme ve davranma ilişkileri konusundaki açıklamalar yeterli değildir. Yapılan araştırmalar sonucu bulunanlar, beraberlerinde yeni bilinmeyenleri getirmektedir. Beyin adeta evrenin küçük bir modelidir.
Beynin evriminde, birincil etki, insanın dik yürümesidir. Bu yürüme şekli beyin üzerindeki kas baskısını azaltmış, beynin gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca, bu yürüme şekli ile kol ve eller serbest kalmıştır. Bu da evrim için önemli olmuştur. Evrim üzerindeki ikinci olumlu etki, yiyeceklerin pişirilerek yenmesidir, böylece çene kasları zayıflamıştır. Kas baskısının beyin üzerinde azalması da beynin gelişimi üzerinde olumlu etki yapmıştır.
Evrimsel bir bakış açısından bakıldığında da beyin, insan bedenindeki en alışılmadık organlardan biridir. Diğer organlarımız- kalp, karaciğer, bağırsaklar vb.- o kadar iyi gelişmişlerdir ki, insanlığın çağlar boyu süren evrimi boyunca aynı kalmışlardır. Fakat son dört ya da beş milyon yıl boyunca, beyin gelişmeye ve değişmeye devam etmiştir. Günümüzde bir ya da iki milyon yıl aralıklarla gelen üç ayrı beynimiz vardır. İnsan olarak karşılaştığımız meydan okumalardan biri de, bu farklı beyinler arasında uyumu sağlayarak fiziksel ve duygusal hastalıklardan uzak kalmaktır.
Evrimsel bir bakış açısından bakıldığında da beyin, insan bedenindeki en alışılmadık organlardan biridir. Diğer organlarımız- kalp, karaciğer, bağırsaklar vb.- o kadar iyi gelişmişlerdir ki, insanlığın çağlar boyu süren evrimi boyunca aynı kalmışlardır. Fakat son dört ya da beş milyon yıl boyunca, beyin gelişmeye ve değişmeye devam etmiştir. Günümüzde bir ya da iki milyon yıl aralıklarla gelen üç ayrı beynimiz vardır. İnsan olarak karşılaştığımız meydan okumalardan biri de, bu farklı beyinler arasında uyumu sağlayarak fiziksel ve duygusal hastalıklardan uzak kalmaktır.
Beynin evrimi, bir çiçek tomurcuğunun çiçek olana kadar olan yapısal büyümesine benzerlik göstermektedir. Birbiri üzerinde büyüyen üç beyinden bahsedebiliriz. Dipteki ilk beyin, onun üstündeki orta beyin, onun üstündeki en dışta kalan üst beyin.
Beynin dip kısmında beyin sapı vardır. Yaklaşık beş yüz milyon yıl yaşındadır ve sürüngen beyni olarak adlandırılır ( ve gerçekten de bir timsahın beyninin tamamına benzer). Sürüngen beyni sabahları sizi uyandırır, akşamları uykuya yatmanızı sağlar ve kalbinize atmayı hatırlatır. İlkel bir yaşam için programlanmıştır. Otomatik bir sistematiği vardır. Binlerce yılın birikimleriyle, hayatta kalmayı sağlayan mekanizmalarla korunmaktadır.
Ameliyat masasına yatırılan bir hastaya verilen narkozun şiddeti ne olursa olsun, bu beyni uyutmak mümkün olamaz. Ameliyat sırasında hasta, kollarından bağlanır sonra, narkoz verilmeye başlanır. Birinci kademede en dışta yer alan korteks uyur, fonksiyonları durur. Bu an orta beyin, korteksin devreden çıkması ile savunmaya geçer. Korteksin uyumasını,dışarıdan bir saldırı olarak değerlendirirse, kol ve bacaklarla vücudu korumaya çalışır. Duyu organlarından göz, devreden çıktığı için, kol ve bacaklarla yapılan savunma, rast gele sağa sola hareketler şeklindedir. Bir süre sonra bu beyinde uykuya dalacaktır. Ancak, uyumayan tek beyin, beyin sapıdır. Bu beynin uyumaması ile, vücudun yaşam fonksiyonları işlevlerine devam etmektedir. (kalbin çalışması, akciğerlerin soluk alıp vermesi, v.s.)
Beyin sapının üstünde orta beyin bulunur ve burası, memeli beyni diye de bilinir. Kabaca üç yüz milyon yıl yaşında olan bu beyin, çeşitli farklılıklarla tüm memelilerde bulunan beyindir. Orta beyin, bedenin iç ısısını düzenler, duygularımızı barındırır ve tehlike karşısında bizi canlı tutan savaşma ya da kaçma tepkisini yönetir. Türümüzü devam ettiren güdülemeler, bu beyin tarafından düzenlenir.
Beynin üçüncü parçası ise beyin zarıdır (korteks) ve yaklaşık yüz milyon sene önce gelişmeye başlamıştır. Beynin tümünü saran beyin zarı, insan olma mucizemizin sorumlusudur. Uygarlık, edebiyat, sanat ve müzik burada yer alır. Mantıklı düşüncelerimizin ve yaratıcı düşüncelerimizin üretildiği yer burasıdır. Öğrenmelerin saklandığı, muhakemelerin yapıldığı, bizi biz yapan tüm düşünsel özelliklerimiz bu beynin ürünüdür. Bir değişiklik yapmak ya da yaratıcı bir sürece geçmek istediğimizde, beyin zarına ulaşmamız gerekir.
Bu üç beyin, her zaman olumlu ve çatışmasız bir şekilde çalışmaz.
Beyin sapının üstünde orta beyin bulunur ve burası, memeli beyni diye de bilinir. Kabaca üç yüz milyon yıl yaşında olan bu beyin, çeşitli farklılıklarla tüm memelilerde bulunan beyindir. Orta beyin, bedenin iç ısısını düzenler, duygularımızı barındırır ve tehlike karşısında bizi canlı tutan savaşma ya da kaçma tepkisini yönetir. Türümüzü devam ettiren güdülemeler, bu beyin tarafından düzenlenir.
Beynin üçüncü parçası ise beyin zarıdır (korteks) ve yaklaşık yüz milyon sene önce gelişmeye başlamıştır. Beynin tümünü saran beyin zarı, insan olma mucizemizin sorumlusudur. Uygarlık, edebiyat, sanat ve müzik burada yer alır. Mantıklı düşüncelerimizin ve yaratıcı düşüncelerimizin üretildiği yer burasıdır. Öğrenmelerin saklandığı, muhakemelerin yapıldığı, bizi biz yapan tüm düşünsel özelliklerimiz bu beynin ürünüdür. Bir değişiklik yapmak ya da yaratıcı bir sürece geçmek istediğimizde, beyin zarına ulaşmamız gerekir.
Bu üç beyin, her zaman olumlu ve çatışmasız bir şekilde çalışmaz.
Mantıklı zihnimiz bize kilo vermemizi söyler fakat bir oturuşta, birkaç tabak yemek yiyebiliriz. Ya da yeni bir projeyle yaratıcı bir atılım yapmak isteriz ama zihnimiz taze dökülmüş beton kadar boştur.
Düşünsel, mantıklı bir değişiklik yapmak istediğiniz halde bir engelle karşılaşıyorsanız, genellikle işleri bozduğu için orta beyni suçlayabilirsiniz. Orta beyin amigdala denilen bir parçayı bulacağınız yerdir. Amigdala, hayatta kalabilmemiz için kesinlikle yaşamsal derecede önemlidir. Tüm diğer memelilerde olduğu gibi bizde de bulunan bir alarm mekanizması olan savaşma ya da kaçma tepkisini kontrol eder. Ani bir tehlike karşısında bedenin parçalarını uyarıp harekete geçirecek şekilde tasarlanmıştır. Bunu yapmasının bir yolu, mantıklı ve yaratıcı düşünce gibi kaçmak ya da savaşmak için gerekli fiziksel becerileri engelleyebilecek diğer işlevleri durdurması ya da yavaşlatmasıdır.
Savaşma ya da kaçma tepkisinin pek çok anlamı vardır. Eğer bir panter size saldırıyorsa, beyin, acil durum hakkında dikkatle düşünerek zaman kaybetmenizi istemez. Bunun yerine beyin, yaşam fonksiyonlarınızı devam ettirirken, sadece sindirim, cinsel arzu ve düşünme süreci, gibi o an için gerekli olmayan işlevleri geçici olarak duraklatır ve bedeni hemen hareket geçmeye zorlar.
Savaşma ya da kaçma tepkisinin pek çok anlamı vardır. Eğer bir panter size saldırıyorsa, beyin, acil durum hakkında dikkatle düşünerek zaman kaybetmenizi istemez. Bunun yerine beyin, yaşam fonksiyonlarınızı devam ettirirken, sadece sindirim, cinsel arzu ve düşünme süreci, gibi o an için gerekli olmayan işlevleri geçici olarak duraklatır ve bedeni hemen hareket geçmeye zorlar.
Binlerce yıl önce, biz de balta girmemiş ormanlar ve savanalarda diğer memelilerle birlikte dolaşırken bu sistem, insanların güvenlikten ve alışıldık olandan ayrıldıkları sırada, tehlikeyle her karşılaşmalarında devreye girmişti. Çok hızlı koşamadığımız, avlanarak yaşamını sürdüren yırtıcı hayvanlardaki güç bizde olmadığı ve onlar kadar iyi göremediğimiz ve koku alamadığımız için bu ürkeklik bizim için yaşamsal derecede önemliydi. Savaşma ya da kaçma tepkisi günümüzde de yaşamsaldır,
Örneğin; karayolunda otomobil kullanırken bir araba sizin yolunuzda üzerinize doğru geldiğinde ya da yanan bir evden kaçmanız gerektiğinde bu sistem devreye girer ve tepkisel bir hareket gösteririz. Günümüzde amigdala ya da bundan kaynaklanan savaşma ya da kaçma tepkisi ile ilgili asıl problem, biz ne zaman alışıldık, güvenli düzenimizden çıkmak istesek amigdalanın alarm zilleri çalmasıdır.
Beyin, herhangi bir yeni mücadele veya fırsat ya da arzu durumunda belli bir düzeyde, korkuyu tetikleyecek şekilde tasarlanmıştır. Bu mücadele, ister yeni bir iş, isterse sadece yeni biriyle karşılaşmak olsun, amigdala harekete geçmek için, bedenin uzuvlarını uyarır ve beynin düşünen parçası olan beyin zarına olan ulaşımımız kısıtlanır, hatta bazen durdurulur. O an mantıklı düşünemeyiz.
Bu olayı, bir sınav sırasındaki sinirlilik durumunda da deneyimleyebilirsiniz. Bu sınavın ne kadar önemli olduğuna inanırsanız, sonuçtan o kadar çok uzaklaşır, o kadar fazla korku hissedersiniz. Sonunda dikkatinizi odaklamanız giderek zorlaşır. Bir önceki gece kafanızda olan bir cevap, sanki o sırada hafıza bankanızda kendini saklıyor gibi gözükebilir. Bir türlü beyin zarınıza, her zaman hatırladığınız bilgiye ulaşamazsınız. Sınav korkusu ile gelen başarısızlıkların temel sebebi budur.
Bu olayı, bir sınav sırasındaki sinirlilik durumunda da deneyimleyebilirsiniz. Bu sınavın ne kadar önemli olduğuna inanırsanız, sonuçtan o kadar çok uzaklaşır, o kadar fazla korku hissedersiniz. Sonunda dikkatinizi odaklamanız giderek zorlaşır. Bir önceki gece kafanızda olan bir cevap, sanki o sırada hafıza bankanızda kendini saklıyor gibi gözükebilir. Bir türlü beyin zarınıza, her zaman hatırladığınız bilgiye ulaşamazsınız. Sınav korkusu ile gelen başarısızlıkların temel sebebi budur.
Büyük ve kompleks bir hedefe ulaşmak için harekete geçmek isterseniz, korku sonucu, amigdala, beyin zarına ulaşıp, harekete geçmenizi engeller ve sonuç başarısızlıktır.
Hedefinizi parçalara ayırıp küçülttüğünüzde, korku aşıldığından, amigdala devreye girmez, beyin zarı (korteks) ile düşünüp, organize edip, başarıya ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder